3 Haziran 2012 Pazar

Değişen Aktörleri ve Oyun Kurallarıyla Türkiye'de Siyaset !

30'lu yaşların ortalarındayım aşağı yukarı.. 12 Eylül darbesini ve öncesini çok az hatırlıyorum. 27 Mayıs darbesinde ise daha doğmadığım için o günleri yaşayanların ve tabii ki internet arşivlerinin banttan yayınına mecburum.


27 Mayıs öncesindeki Türkiye, ortaya yakın yerinden yırtılmış bir resim gibi canlanıyor beynimde. Resmin bir yanı "İsmet Paşacı Halkçılar" ,  diğer yanı ise "Demirgıratlar".. Bırakın Türkiyenin büyük şehirlerini, bazı köylerde bile bakkalları, hatta kahveleri "parsellemiş" ayrılıklar..

12 Eylülde de benzer bir durum var. Etiket farklı ve daha keskin hatlarla ayrılıyor "öteki"ler.. Ya solcusun o dönemlerde ya sağcısın. Solcu kendi içinde üç beş renk tonuna ayrılıyor, sağcı da.. Ama "açık mavi, turkuaz, lacivert" dense de adlarına nasıl mavi ise ortak adları, insanlar da öyle.. "Ya sağcısın, ya solcu.." Efelenip "ben ortadayım kardeşim" deme şansını kullanmaya kalkanlar ise çoğu zaman hem sağcıdan, hem solcudan zılgıtı yemiş ve "ne diyorsanız o'yum, hatta en kralıyım" deme raddesine gelmiş..

14 Mayıs 2012 Pazartesi

SOSYAL MEDYADA DEĞİŞEN DENGELER ve MARKALARIN SOSYAL MEDYADA TANITIM YANLIŞLARI :

Her geçen gün daha da gelişen ve değişen internet teknolojileri hem bireysel hem de kurumsal kullanımlarda günceli izleme ve esnek olma zorunluluğu getirmekte.

Daha dün sayılacak bir zaman dilimi öncesine kadar kurumsal sosyal medya tanıtımında Facebook tartışılamaz derecede birinci sıradaydı. Hem yüzmilyonlarca kullanıcıya aynı platformdan ulaşabilmek, hem de seçilebilir hedef kitle ve örneklenebilir-ölçümlenebilir sonuçlar alabilmek anlamında kendi içinde bir sektör oluşmuştu : Facebook'ta tanıtım.

Bazı Fenerbahçeliler ve bazı Chp'liler fena halde birbirine benzer !!! (+edit'li ;) )

- Her iki grup ta sanki gökten vahiyle inmişlerdir, dokunulmazdır. Kendi lehlerine hata yapan hakem de hakim de "insandır, hata yapar!". Ama ortada onların zarar gördüğü bir hata varsa "onları haklı davalarında ve kutlu yollarından döndürmek isteyen, dış mihrakların piyonu hakemler/hakimler işbaşındadır" :)


12 Nisan 2012 Perşembe

Anadolu Ajansı'nın 92. Yılı ve Yeni İnternet Sitesine Dair Cümleler !



Bilenler bilir, Türkiye'nin en köklü haber ajansıdır Anadolu Ajansı. TBMM'nin açılışından 16 gün kadar önce kurulmuş, Kurtuluş Savaşına ve Milli Mücadele yıllarına şahitlik etmiştir.
6 Nisan 1920 tarihinden bugüne de ülkemizin ve dünyanın yaşadığı bütün büyük olayların hem izleyen hem de bize ulaştıran kurumlardan ilk akla gelenidir.

Baldan bala..

                                              
Son birkaç aydır tam anlamda bir reklam bombardımanı yaşamıştık  hatırlarsanız. Hangi TV kanalını açsak ekranda yapmacık tebessümüyle genç bir adamın "gel vatandaş gel, 5 kavanoz 100 lira, poleni de bedava" diyen cümlelerini izliyorduk.
Başlarda ilginç gelmişti izlemek. Hatta ne yalan söyleyeyim kendi adıma "helal olsun adama, gencecik yaşında ..... markasına rest çekiyor!" bile demiştim itiraf ediyorum..

6 Nisan 2012 Cuma

Kafası Karışık Bir Adam Müzik Dinlerken...

"Bir varmış, bir yokmuş!" gibi oldu başlık.. İdare edin, gecenin 4'ünde yazılan cümleler bunlar..
Nasılsa Türk Dil Kurumu'na sözlük hazırlamıyoruz şurada.. Bilgisayarımız arka planda efendi efendi işini yapıyor.. Biz de bizbize cümlelerle devriye atıyoruz gecede..

Vakit gece, bu gecenin "playlist"i aşağıda göründüğü gibi.. Sonuçta zevkler tartışılmamalı.. Lakin her türlü eleştiriye de açığım, tek şartım içinizden eleştirin.. :)

Kafkasya Olmak, Kafkasyalı Olmak !

                                       

"Başı dumanlı dağlarımız vardı bizim. Ve o dağlardı özgürlüğümüzün adı, savaşmak için bir nedenimiz olduğunun ispatı.."
________________________________________________

Bazı şeyler "tercih" edilemiyor. İşin başında seçim şansımız yok. Beyaz veya zenci olarak doğmak gibi, kutuplarda veya Afrikada doğmak gibi. Ve dahi Türk, Kürt, Arap veya Kafkasyalı doğmak gibi... Diğer "hissedilen etnik renk" durumları insana neler hissettirir bilmiyorum. Kendi aynama baktığımda görünenlere dair kurulabilecek cümlelerim var: "Kafkasyalı olmak" nasıl bir şey ki? 



Bir "Boşandık, Mutluyuz!" yazısı..

                                       
İlk tanışmadan bu yana 18 yıl geçmiş.. Hayatımın neredeyse yarısı demek bu kadar yıl..
O zamanlar dostum sandığım biri tanıştırmıştı mutlaka. Tutulmuştum hemen, o da hayatımın en baş köşelerinde bir yer tutmuştu kendisine.
Onsuz olamaz hale gelmiştim. Her zaman dokunabilecek kadar yakınımda olması mutlu etmişti beni.
Bazen uykusuz gecelerimde onunla dertleşmiştim sabaha kadar.. Bazen gece yarısı uykumdan fırlayıp onu aramıştım uyku sersemi bakışlarımla..
Varlığı ne kadar önemliyse, değerliyse, anlamlıysa yokluğu da o denli can sıkıcı, acıtıcı oldu her defasında..

5 Nisan 2012 Perşembe

12 Eylül Yargılanırken..



Çocukluğumun hayal meyal hatırladığım bir dönemiydi 12 Eylül darbesi. Öncesinde stresli günler, geceler var kırık dökük anıların başlarında.. Sonrası radyoda "ajans"ta darbeder yurdumdan havadisler..
Kenan Evren, Nurettin Ersin, Nejat Tümer, Sedat Celasun ve Tahsin Şahinkaya.. Darbe günlerinin adı en sık duyulan isimleri, ihtişamlı komutanlarıydı.. Görünüş olarak Tümer, Celasun ve Ersin'i pek ayıramazdım birbirlerinden. Kenan Evren denklemin en başındaki isimdi, kralıydı o günlerin. Çocuk hafızamda Tahsin Şahinkaya biraz yakışıklılığı, en çok ta laci havacı üniforması sayesinde en akılda kalan isim oluyordu o günlerde.
Sonrası aylar yılları kovaladı. Önce Bülent Ulusu'nun başbakanlığı vardır aklımda, sonra da yağ, şeker, tüpgaz kuyruklarının bir nebze rahatlaması.

1 Nisan 2012 Pazar

Suriyede Esir Gazeteciler ve Bir Sürpriz Beklentisi..




Suriye'de yaşananlar konusunda dünyayı bilgilendirebilmek için bölgeye giden Adem Özköse ve Hamit Coşkun adındaki Türk gazeteciler Mart ayı başlarında kaybolmuştu biliyorsunuz.

Bir süre kendilerinden hiç bir haber alınamayan basın mensubu kardeşlerimizin önce sağ oldukları haberini almış ve sevinmiştik.. Devamında onların rehberliğini yapan ve onlarla beraber tutuklanıp daha sonra serbest bırakılan Bahaddin Şerm sayesinde daha ayrıntılı ve rahatlatan haberler almıştık..

Yıllardır bölgede yaşayan ve belli aralıklarla da olsa Türkiyeli akrabalarıyla görüşme şansı bulan Suriye vatandaşlarından sağlanan yorumlara göre Türk gazeteciler öncelikle ajan o

lmakla suçlandı.

27 Mart 2012 Salı

Başlıksız Doğmuş Bir "Ben Kimim?" Yazısı..





"Hayat nedir?" sorusuna dünyada yaşayan insan sayısında cevap vardır galiba..
Olur da biri adam yerine koyup bana "hayat nedir?" diye sorsaydı en önce "sormakla hayatının hatasını yaptığın bir sorudur" cümlesini kurardım galiba..
Zira düşe kalka, kırık dökük, parça pürçük gibi deyimlerin bol miktarda kullanılacağı bir cevabı olurdu bu sorunun ve soran kişi hayatın anlamını aramaktan vazgeçerdi büyük ihtimal..
Neyse, çenesuyuna çorba en çok yaptığımız kendi adıma..
Önce bir merhaba !
Sonra da arada akla gelenlerin, "bi tarafa karalarsam geçer" dedirten can sıkıntılarının dışa vurulacağı "eyvah eyvah" sayfalara hoşgeldiniz..
Bu yazıyı biraz da "Ben Kimim?" sayfası muamelesi yaparak okuyun.. Özgeçmiş adı üstünde geçmiş gitmiş.. Çoğu sadece beni ilgilendiren bu "-di li geçmiş zaman" cümlelerine gerek yok..
Zaten hamdolsun öyle Türkçenin kafasını gözünü patlatarak kuracağım "efenim ailemiz 5 nesil önce padişah efendilerimizin ibrikçibaşıymış" gibi onore edici, cafcaflı cümleler yok.