Hayat bir merhaba ile elvedanın arasına sıkıştırdığımız zamanlardan ibaret. Ve bu "arada kalmış" zamanların rengi bize kalmış. Ya katran karası, ya dumani gri veya denizimsi, gökyüzümsü maviler.. Tamam, ciddiye de alın ama nolur "arada hayatı da yaşayın be abiler!"
5 Nisan 2012 Perşembe
12 Eylül Yargılanırken..
Çocukluğumun hayal meyal hatırladığım bir dönemiydi 12 Eylül darbesi. Öncesinde stresli günler, geceler var kırık dökük anıların başlarında.. Sonrası radyoda "ajans"ta darbeder yurdumdan havadisler..
Kenan Evren, Nurettin Ersin, Nejat Tümer, Sedat Celasun ve Tahsin Şahinkaya.. Darbe günlerinin adı en sık duyulan isimleri, ihtişamlı komutanlarıydı.. Görünüş olarak Tümer, Celasun ve Ersin'i pek ayıramazdım birbirlerinden. Kenan Evren denklemin en başındaki isimdi, kralıydı o günlerin. Çocuk hafızamda Tahsin Şahinkaya biraz yakışıklılığı, en çok ta laci havacı üniforması sayesinde en akılda kalan isim oluyordu o günlerde.
Sonrası aylar yılları kovaladı. Önce Bülent Ulusu'nun başbakanlığı vardır aklımda, sonra da yağ, şeker, tüpgaz kuyruklarının bir nebze rahatlaması.
Sonrası merhum Turgut Özal ve çok partili döneme geri dönüş.. Darbecilerin açıkça desteklediği horozlu MDP'yi ve kaşları çatık adam Turgut Sunalp'i devirerek tek başına iktidar olan Anavatan Partisi yılları..
Bu yıllara dair (12 Eylül 1980'den neredeyse 1990'a kadar) değişmeyen gerçeklerden biri yukarıda adı yazılı komutanların kanun olmalarıydı. Adları caddelere, okullara, hastanelere veriliyordu. Doğan çocuklara "Evren" adı koymak için yarışanlar vardı neredeyse..
İşin ilginç yanı bu komutanların hazırlattığı 12 Eylül anayasası da % 90 dan fazla oy alarak kabul edilmişti. Ve anayasanın reddine dair yüksek sesle bir çağrı bile duyulmamıştı medyada.. Ne sağda, ne ortada, ne de solda..
Üstelik günümüzde siyaset yapmaya devam eden isimler o zaman da vardı. Anap, Refah Partisi veya Shp bünyesinde etkin görevlerdeydiler. Ve Kenan Evren ve tayfasıyla "gayet uyumlu" bir şekilde yaşayıp gidiyorlardı..
................................
Hızlı bir güncele dönüş yapalım.. Ak Parti iktidarının 10. yılı yaklaşırken bir çıkışla 12 Eylül'ü yargılamaya başladı..
Doğal olarak mağdurlar, mağdur yakınları ve duyarlı insanlar resmen veya kalben müdahil oldular bu davaya. Zira demokrasiye sekte vurulmasıyla, öncesiyle ve sonrasıyla bütün Türkiye'yi etkilemiş bir davaydı bu. Müdahil olmak ta en azından tarihe karşı sorumlulukları yerine getirme bakımından anlamlıydı..
Ama bizim ulusal geleneğimizden sayılması gereken bir özelliğimiz : SUYUNU ÇIKARMAK bu dava sürecinde de anında kendini belli etti.. (Birileri kırmızı pelerin görmüş acemi boğa gibi "ulusal" kelimesine odaklanmasın, ironi olsun diye kullandım.. :) )
Konunun şarampole kaymaması için maddelerle devam etsek nasıl olur?
1 - Öncelikle yargılanan o devrin muktedir komutanlarıydı sadece.. Ve onlardan 3'ü günahlarıyla ve sevaplarıyla göçüp gitmişti bu dünyadan.. Geriye geçmişleri bilinmese "ne tonton dede bunlar!" dedirtecek 2 ihtiyar kalmıştı. Bırakın uzun cümlelerle kendilerini savunmayı, az biraz ayağa dikseniz prostat isyanıyla bile baş edemeyecek insanlar yani.
Kısacası bu 2 ismi sanık sandalyesinde görmeye fit iseniz tamam, ama mahpuslara atıp "bıldır yenilen hurmalar"ın geri dönüşümünü yaşatarak "oh olsun!" demek istiyorsanız yasal olarak mümkün olmayan bir durum bu..
2 - Gerçekten acılı ve o devrin mağdurlarını ayrı tutuyor, eskilerin deyimiyle "tenzih ediyorum!" Ama son 12 Eylül'ün yargılanması sürecinde resmen bir "köşebaşındaki mağazada %50 indirim var hanım!" durumu sözkonusu olmaya başladı.. O yıllarla reel anlamda ilgisi olmayan, o yıllarda daha doğmamış insanlar, ailesi o yıllarda mağduriyet yaşamamış hatta O YILLARIN SÖMÜRENİ ve KAZANANI olan insanlar bile bu yargılama sürecini şova çevirmek gibi bir yanlışa alet olmaya başladı..
Siyasetçisinden yazarına 12 Eylül 1980 sonrası süreci "yaltaklanarak, el etek öperek, padişahım çok yaşa çekerek, tek tek sekerek, bade süzerek" geçirmiş olan bir grup var ki bana göre yüzlerine karşı koro halinde "YUH" denmesini hak ediyorlar..
Gazete ve internet sitelerinde piyasa yapmaları bir tarafa.. Televizyona çıkıp ta insanların gözlerinin içine baka baka "mağdure bacı"yı oynamalarına şahit olduğumda anlıyorum ki Ak Parti'nin işi kolay değil.. Çünkü bu insanlar inandırıcı olmadıklarının, ciddiye alınmadıklarının farkındalar.
Ve bu farkındalığı fark ettirmemek için mevzuyu gargaraya getirmeye, Ak Parti'yi övmek, alkışlamak gibi hareketlere girişiyorlar.. Samimim ama bu insanlar hakkında bilgisi olmayan taban "bunlar da bizden" diyor, sahipleniyor bu fırıldakları.. Bunların gerçek yüzüne "ayıkan" insanlar ise doğal olarak mesafeli durmak zorunda hissediyor kendini; bunlara ve savunduklarına..
3 - 12 Eylül yargılansın, buna aklı başında kimsenin "hayır" demesi mümkün değil.. Ama bir soru : Bu yargılama 2012'de değil de öncelikli muhataplarının hepsi hayattayken yapılsaydı daha iyi olmaz mıydı?
Önümüzde bir de 28 Şubat örtülü darbesi var. 12 Eylül'den daha yakın bir tarih taşıyor. Faillerin ve mağdurların da hemen hemen hepsi hayatta. Yani yargılama süreci hızlandırıldığında teoride kalmış cezalar değil, gerçek anlamda sahibini bulmuş ve yürekleri soğutarak daha anlamlı olacak bir "adaletin tecellisi" süreci yaşatacak bir durum.
Aynı zamanda düne dair yanlışları düzeltme ve suçluları yargılama konusunda "öküz altında buzağı arayanlar"a verilecek en gerçekçi cevap değil mi 28 Şubat'a seri bir şekilde dokunmak ?
Olayın mimarı generalin emekliliğinden sonra Başbakanın gayrı resmi danışmanı olduğu yer almıştı medyada. Sonrasında muhafazakar şirketlere danışmanlık yaptığı dillendirilmişti ve açıkça yalanlanmamıştı.
Hal böyle olunca da ortalıkta uçuşan farklı bakış açıları hem bilgi ve yorum kirliliğine neden olmuş, hem de "28 Şubatçılar dokunulmaz mı?" sorusunu akla getirmişti.
Edebi formata pek uymasa da yazıyı aniden bitirme durumu.. Nasıl olsa bu konu daha çok yorumlanır.. Hem yurdum medyasında, hem bu sayfalarda..
Not: Bu yazının "sonuç" kısmı özellikle açık bırakılmıştır. İlerleyen günlerde sonucun kendiliğinden gelişeceğini düşünüyorum..
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Yorumunuz için teşekkürler..