30'lu yaşların ortalarındayım aşağı yukarı.. 12 Eylül darbesini ve öncesini çok az hatırlıyorum. 27 Mayıs darbesinde ise daha doğmadığım için o günleri yaşayanların ve tabii ki internet arşivlerinin banttan yayınına mecburum.
27 Mayıs öncesindeki Türkiye, ortaya yakın yerinden yırtılmış bir resim gibi canlanıyor beynimde. Resmin bir yanı "İsmet Paşacı Halkçılar" , diğer yanı ise "Demirgıratlar".. Bırakın Türkiyenin büyük şehirlerini, bazı köylerde bile bakkalları, hatta kahveleri "parsellemiş" ayrılıklar..
12 Eylülde de benzer bir durum var. Etiket farklı ve daha keskin hatlarla ayrılıyor "öteki"ler.. Ya solcusun o dönemlerde ya sağcısın. Solcu kendi içinde üç beş renk tonuna ayrılıyor, sağcı da.. Ama "açık mavi, turkuaz, lacivert" dense de adlarına nasıl mavi ise ortak adları, insanlar da öyle.. "Ya sağcısın, ya solcu.." Efelenip "ben ortadayım kardeşim" deme şansını kullanmaya kalkanlar ise çoğu zaman hem sağcıdan, hem solcudan zılgıtı yemiş ve "ne diyorsanız o'yum, hatta en kralıyım" deme raddesine gelmiş..